Manavgat’ta deniz sezonunun ve turizm faaliyetlerinin sona erdiği şu günlerde, Boğaz-Mendirek sahilleri gerçek sahipleri olan martılar ve diğer deniz kuşlarıyla dolup taşmaya başladı. İnsanların sahillerden çekilmesiyle birlikte akın akın Boğaz-Mendirek sahiline gelen martılar, görsel güzellikleriyle dikkat çekerken, sahile gelen az sayıda vatandaş, martı manzaralı fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyor. Zooloji-Ornitoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Sert, Boğaz sahilinin caretta caretta, Akdeniz fokları ve kum zambakları gibi endemik bitki ve hayvanların yaşadığı bir alan olduğunu ve koruma alanı ilan edilmesi gerektiğini dile getirdi.
Sonbaharın gelmesi, Manavgat’ta deniz sezonunun ve dolayısıyla turizm faaliyetlerinin sonuna gelinmesi ve sahilde yoğun insan kullanımının azalmasıyla birlikte sahillerin gerçek sahipleri ortaya çıkmamaya başladı. Manavgat Boğaz-Mendirek sahilinde caretta carettaların yumurtadan çıkıp denize ulaşmalarının ardından şimdi de akın akın gelen martılar sahilin güzelliğine güzellik katmaya başladı.
Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fen Bilgi Eğitimi Öğretim Üyesi Zooloji-Ornitoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Sert, sahillerin gerçek sahiplerine kavuştuğuna dikkat çekerek, “Yazları aynı sahili, gündüzleri büyük bir insan kalabalığı kullanırken geceleri ise deniz kaplumbağaları yumurtlamak ve yavrularının yumurtadan çıkması için gereken sıcaklığı buluyorlar kumların altında. Caretta carettalar dinozorlar çağından beri buralarda, daha insanoğlunun dünyada bile olmadığı zamanlardan bu yana yaşamaktadır. Bu türler Akdeniz fokları ve kum zambakları ile birlikte günümüzde dünya çapında koruma altında olan ve ne yazık ki nesli tükenmekte olan, korunması gereken Manavgat’ın yerel biyolojik zenginliklerindendir” dedi.
“Denize fazla açılmazlar, karaya çok güçlü bir şekilde bağlıdırlar”
Prof. Dr. Sert, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Manavgat’ta sezon boyunca insan yoğunluğunun az olduğu Mendirek sahilinde koloniler halinde görülürken sezon sonunda azalan insan sayısı ve kapanan otellerle birlikte kışın gelen yeni martı bireylerin de etkisiyle tüm sahilde çok sayıda görülmeye başlanmaktadır. Aslında kıyılarda yaşayan bu türler hem su kıyısında hem de iç kesimlerde görülebilen bir türdür. Pek bilinmemekle beraber kargalarla yarışacak kadar zeki ve korkusuz türlerdendir. Martılar deniz kuşlarıdır ve tüm dünyada yaklaşık 54 farklı tür ile temsil edilirler (sistematiğe bağlı olarak sayı biraz değişebilir). Onlara en yakın olan deniz kırlangıçlarıdır ve yağmurcun, taşçeviren veya çulluk kuşları ile sahili birlikte kullanırlar. Kıyılar veya kıyıya yakın alanlar martıların tercih ettiği habitatlardır ve bu habitata mükemmel bir şekilde adapte olmuşlardır. Martılar genellikle açık denizlere fazla açılmazlar, karaya çok güçlü bir şekilde bağlıdırlar. Bu durum en geç üreme mevsiminde (bizde Mart-Nisan), kıyıda yoğun üreme kolonilerini oluşturduklarında anlaşılır. Büyük şehirlerde çöp depolama alanlarında büyük koloniler halinde yaşadıkları ve üredikleri de bilinmektedir.”
“Martılar, yemek söz konusu olduğunda tüm deniz kuşları arasında en az yemek seçen gruptur”
Sert, “Özellikle üreme mevsiminde yoğun olmak üzere ve sabah erken saatlerde ötüşleri net duyulur. Sesleri tipik kahkahaya benzer, gıdaklama, çığlık ve feryat arasında değişiyor sanki. Antalya’da bu mevsimde denizin kıyıya vuran dalga seslerini tamamlayan daha güzel bir ses var mı? Bence kesinlikle yok. Martıların uzun, ince kanatları vardır ve bu sayede hızlı uçabilmelerinin yanı sıra rüzgârda “asılı kalarak süzülürler. Vücut genellikle parlak beyazdır ve kanatlarında açık griden siyaha kadar değişebilen daha koyu bir mantosu vardır. Genç bireyler daha koyu ve kırçıllı kahve-siyah-gri tonlarında yetişkinlerden ilk bakışta ayırt edilebilirler. 1-2 yaşına kadar bu şekilde görünürler daha sonra ergin beyaz gümüş formlarını alırlar ve yaklaşık ömürleri 30-40 yıldır. Martılar, yemek söz konusu olduğunda tüm deniz kuşları arasında en az yemek seçen gruptur. Öncelikle etoburdurlar, ancak besin yelpazeleri neredeyse sınırsızdır ve durumlara göre değişir: Taze avlanmış balıkların yanı sıra kabuklular, midyeler, salyangozlar, solucanlar, kaplumbağa yavruları ve kuş yumurtaları-yavruları ile daha küçük kuşları da yerler. Büyük parçaları yutabilir veya tahılları gagalayabilirler, ayrıca tatlı su omurgasızlarını, canlı ve ölü böcekleri ve solucanları, kemirgenleri, yumurtaları, leşleri, sakatatları, sürüngenleri, kurbağaları, tüm tohumları ve meyveleri ve hatta plastik dahil insan çöplerini bile yerler. Yiyecek arama-bulma şekilleri de yiyeceğin kendisi kadar çeşitlidir. Martılar havadan avlanır, dalga çukurlarından uçarak balık yakalar, gevşek kumda solucan arar ya da midye kabuklarını açmak için sert kayaların üzerine atarlar. Yaşlandıkça bu konuda daha da ustalaşırlar. Sahilde, gelgit havuzlarındaki balıkları başarıyla avlayan martılar da vardır. Fareler bile bazı martılar tarafından avlanır. Martılar genellikle balinalar, orkinoslar ya da diğer deniz kuşları eşliğinde denizin zengin sofrasından faydalanırken görülür. Ancak çoğu zaman kendilerini fazla yormazlar. Balıkçı ve yolcu teknelerini takip etmeyi ve arkalarında bıraktıklarını temizlemeyi de çok severler. Eğer denizdeki besin kaynağı çok azsa ya da hava çok kötüyse, çok az sayıda korunaklı üreme yeri varsa, o zaman iç kesimler cazip bir alternatiftir. İç kesimlerde tarım, yılın belirli zamanlarında yeterli yiyecek sağlar. Bu sayede diğer su kuşlarının aksine göllere ve nehirlere daha az bağlıdır. Mükemmel uçucular olarak, yiyecek aramak için karasal alanlarda uzun mesafeleri kolayca kat edebilirler” dedi.
“Ekosistem bozulursa her canlı gibi insanlar da bundan zarar görecek belki de insan nesli yok olacaktır”
Martıları gözlemleyerek mendireklere kadar gelirken insan izlerine rastladığını, insanların sahili kullanırken burayı birlikte kullanan diğer türleri göz ardı ettiğini belirten Prof. Dr. Sert, “Sadece diğer türleri değil, tekrar buraya geleceğimizi veya başka insanların da sahili kullanacaklarını çoğu zaman düşünmüyoruz. Bu izler çöpler maalesef. Bıraktığımız her atık eninde sonunda başka bir insana veya canlıya zarar verir. Örneğin şeffaf plastik poşetler denize atıldığında bizleri korkutan deniz analarını andırır ve deniz anası sayısını kontrol etmede çok önemli bir yere sahip caretta carettaların bunları yemeleri ve ölümlerine sebep olmaktadır. Yine balıkçıların dolaşmış misina ve olta iğneleri, eski ağ atıkları, küçük plastik çöpler martılar ve caretta carettalar gibi diğer canlılar tarafından yenilmekte ve sindirim sistemleri tıkanmalarına yol açabilmektedir. Unutulmamalıdır ki şimdilik gidebileceğimiz başka bir gezegen yok ve dünyada sadece insan yaşamıyor, aynı anda bizlere ve dünyadaki hassas denge dediğimiz ekosisteme faydalı birçok canlı ile birlikte yaşıyoruz. Ekosistem bozulursa her canlı gibi insanlar da bundan zarar görecek belki de insan nesli yok olacaktır” diye konuştu.