Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, İsrail’in yıllardır Filistin’de işlediği savaş suçları karşısında artık “iki yüzlü” olarak nitelendirilebilecek Birleşmiş Milletler kararları, uluslararası anlaşmalar ve insan hakları belgelerinin anlamını yitirdiğini belirterek, “İçi boşaltılmış kavramlarla üretilen gösterişli söylemler bu karanlık tabloyu örtmeye yetmiyor. Bu zulüm çarkı içerisinde, başka bir dünya mümkün. Onun için Türkiye, zalime sıkılmış yumruk, yarına ilişkin umuttur diyoruz” ifadelerini kullandı.
Eğitim-Bir-Sen 18. Türkiye Buluşması, şube yönetimleri, ilçe temsilcileri ve kadın komisyonlarının katılımıyla Antalya’da yapıldı.
Siyonist İsrail’in tüm savaş kurallarını hiçe sayarak Gazze’de gerçekleştirdiği saldırılarda şehit düşenleri anarak konuşmasına başlayan Ali Yalçın, “Onurun, haysiyetin, adamlığın kitabını yazan, binlerce şehit vermesine rağmen bir kez bile şekva etmeyen, Siyonizme tufan yaşatan, Aksa’nın onurunu koruyan Gazze’nin, Aksa’nın yiğitlerini yürekten selamlıyorum. ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın alkışları arasında siyonistler soykırım uyguluyor. Filistin, Talut’la Calut’un savaşı, kardeşliğin de kalleşliğin de turnusol kâğıdıdır. Bu günler Kur’an’ın ifadesiyle ‘Furkan Günleridir’. Bütün dünya arkalarında olsa ne yazar! Hastane bombalandığında yılgınlık gösterenlere karşı, ‘Yılgınlık yok kardeşim, Burası cihat ve ribat topraklarıdır, canımız Allah yoluna fedadır’ diyen doktorun bilincini kim yenebilir! Akif İnan’ın, ‘Bir kurşun yağmuru altında kaldık, anıtı dikilse korkusuzluğun’ dizelerinde dile gelen korkusuzlar var Aksa’da. Nureddin’in idealini, Selahaddin’in cesaretini taşıyan inanmışlar var. O inanmışlık Siyonizmi yenecek, vuslatı görecek inanıyoruz” dedi.
“Filistin, tarihin en büyük soykırımını yaşıyor”
800 yıl sonra Kudüs’ün yine esir, Aksa’nın yine mahzun olduğunu dile getiren Yalçın, “Kudüs yine bir Zengi, yine bir Selahaddin’i bekliyor, Filistin tarihin en büyük soykırımını yaşıyor. Gazze, batılı ülkelerin alkışları arasında soykırıma uğruyor. 2 gün önce hastane saldırısında çoğu çocuk bine yakın sivil katledildi. 15 günde üçte ikisi kadın ve çocuk olmak üzere 4 binden fazla insan öldürüldü. Emperyalizmin sömürü çarkı, dişlilerini, mazlumların kanıyla yağlıyor. Enerjisini, gasp ettiği fakirin ekmeğinden, gücünü zombileştirilmiş kitlelerden alıyor. Ekonomik krizlerle büyüyor, insani krizlerle semiriyor. Küresel fakirliğin ve açlığın eşi görülmemiş seviyelere çıktığı, insani değerlerin toza dönüştürüldüğü, ‘Yeryüzünde Cenneti’ kuracağız diyenlerin cinneti inşa ettiği zamanları yaşıyoruz. İslamofobi köpürtülüyor, ırkçılık derinleşiyor. Sömürünün kanlı çarkları işliyor, baskı ve zulümler çeşitleniyor. Terörizm artık el altından değil, açıktan destekleniyor. Terör örgütleri üzerinden vekalet savaşlarıyla haritalar değiştiriliyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye, zalime sıkılmış yumruk yarına ilişkin umuttur
Birleşmiş Milletler kararları, uluslararası anlaşmalar ve insan hakları belgelerinin anlamını yitirdiğini vurgulayan Yalçın, “İçi boşaltılmış kavramlarla üretilen gösterişli söylemler bu karanlık tabloyu örtmeye yetmiyor. Bu zulüm çarkı içerisinde, başka bir dünya mümkün. Onun için Türkiye, zalime sıkılmış yumruk, yarına ilişkin umuttur diyoruz. Midesini fakirin ekmeğine, sırtını mağdurun elbisesine, cebini mazlumun parasına alıştıran kompradorlara itirazın örgütlü gücü; krize, faize, sömürüye dayalı ekonomik düzene, kana, savaşa, zulme dayalı siyasi denkleme, sapkınlığa, hazza, yozlaşmaya dayalı kültürel çürümeye itirazın bilinçli gücü, Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen olarak tam da bu tarihsel kavşakta; insan onurunu, emeği, hak ve adaleti savunuyor, küresel kapitalizme karşı ‘Dünya 5’ten, emek sermayeden büyüktür’ diyoruz” şeklinde konuştu.
Enflasyon tahmininin yükselmesi Memur-Sen olarak duruşumuzun ne kadar haklı olduğunu ortaya koydu
“Bizim için doğru yolda yürümek kadar yolu doğru yürümek de önemlidir” diyerek konuşmasını sürdüren Yalçın 7. Dönem Toplu Sözleşme sürecini şöyle değerlendirdi:
“Bu yürüyüş, insandan, emekten yana, gelir dağılımında, vergide, ücrette adaletten yana, insan onuruna yaraşır bir çalışma hayatından yanadır. Bu bilinçle hazırlandığımız ve yürüttüğümüz 7. Dönem Toplu Sözleşme sürecini geride bıraktık. Tekliflerimizin toplum ve emek örgütleri nezdinde takdir gördüğü, istişare ve titizlikle hazırlandığımız ‘Gelir dağılımında adalet, ücret skalasında adalet, vergide adalet’ şiarıyla yola çıktığımız ve imzayla sonuçlanması için elimizden geleni yaptığımız, hizmet kollarında bir mutabakat zemini yakaladığımız ama genele ilişkin imza atacak teklifler alamadığımız 7. Dönem Toplu Sözleşme kısmi mutabakatla sonuçlandı. Merkez Bankası’nın sürekli enflasyon tahminini yükseltmesi, dün de yeniden yukarı doğru revize ederek yüzde 68.01’e çıkarması, Memur-Sen olarak duruşumuzun ne kadar haklı olduğunu ortaya koyuyor. 2024 enflasyon tahmininin 8 puan, 2025 için de 4 puan altında kalan, refah payı, kira yardımı, Temmuz düzenlemesindeki eksikliğin tamamlanması, artışların üçer aylık dilimler şeklinde yapılması gibi taleplerimizi karşılamayan bir toplu sözleşmeye imza atamazdık, atmadık. Şu ana kadar 7 toplu sözleşme yürüttük. 4’ünde tam mutabakat, 2’sinde mutabakatsızlık, bunda ise kısmi mutabakat oluştu.”
Ter akıtarak aldığımız kazanımlar bedelsiz dağıtıldığı için değersiz oluyor
Yalçın, son kazanımlarla birlikte “Emek Mücadelemizde 802 Kazanım” kitabının “Emek Mücadelesinde 1007 Kazanım” olarak güncellediğini, Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmet Kolu’nda ise 43 kazanıma imza atıldığını anımsatarak konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Yaygın bir algı var. Sadece ilk defa yeni olarak aldıklarımız kazanım görülüyor diğerleri kazanımdan sayılmıyor. Bu anlayış, bir hokus pokusla kazanımlarımızın yok sayılması, alın terimizin değersizleştirilmesidir. Bu hokkabazlığa prim veremeyiz. Bütün kazanımlarımız yenidir, eski değil. Unutmayalım, kazanımı korumak aynı zamanda en büyük kazanımdır. Sırtında yumurta küfesi taşımayan, konforlu alanlarından ayrılmayıp ‘Sendika ne işe yarıyor’ diyenlerin algı operasyonuna karşı kazanımları sahada eski yeni diye ayırmadan anlatmamız lazım. İşçi sendikacılığında olsaydı bu soru sorulmazdı. Çünkü yetkili sendika üyesi olmayanlar ve sendikasızlar bunları almak için yetkili sendikaya dayanışma aidatı ödeyecekti. Bedelini ödediği için ‘Sendika ne işe yarıyor’ sorusunu da asla sormayacaktı. Ter akıtarak, bedel ödeyerek, örgütlü gücümüzle aldığımız kazanımlar bedelsiz dağıtıldığı için değersiz oluyor. Kazanımlarımız bedavadan ucuz dağıtılsa da kadir kıymet bilinmese de gevşek gevşek konuşanlara aldırmadan mücadeleye, ter dökmeye, yeni yeni kazanımlar üretmeye devam edeceğiz. Memur-Sen’in örgütlü mücadelesi olmasaydı; 740 bin kişi kadroyla buluşmamış, 3600 ek gösterge alınmamış, düzenleme 5 milyon 300 bin kişi kapsamamış, Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkmamış dahası toplu sözleşme hakkı diye bir hakkımız bile olmamış olurdu. Daha fazlası da var, ama burada saymanın imkânı yok. Dile kolay, 1007 kazanım. Bunlar altın tepsi içinde sunulmadı bize. Hepsinde alın terimiz, akıl terimiz var. Bu kazanımların ardında teşkilatımızın örgütlü gücü var.”
Eğitim sistemimizin sürekli tamire değil imara ihtiyacı var
Yalçın, eğitimcilerin sorunlarını çözmenin eğitimin sorunlarını çözmekten geçtiğini, “Palyatif” müdahalelerin sorunları çözemediği gibi yeni yeni sorunlar getirdiğini, eğitim sistemimizin sürekli tamire değil imara ihtiyacı olduğunu, ‘Türkiye Yüzyılına’ yakışır bir eğitim sistemi için her fırsatta çözüm önerileri sunduklarını ifade etti.
Milli Eğitim Temel Kanunu başta olmak üzere eğitimle ilgili mevzuatın bir an önce gözden geçirilmesi, müfredatın yenilenmesi, ders kitaplarının zihniyet, nitelik, içerik olarak revize edilmesi, okulların fiziki kapasitesinin artırılması ve ikili öğretimin tamamen terkedilmesi gerektiğini vurgulayan Yalçın, çözüm bekleyen sorunları şöyle sıraladı:
“Önümüzde acil çözüm bekleyen önemli sorunlar var. Öncelikli olarak, AYM’nin iptal kararı fırsat görülerek Öğretmenlik Meslek Kanunu yeniden ele alınması, üniversitelerin yapısı ve yönetimi olmak üzere YÖK kanununun revize edilmesi, akademisyenlerin ücretlerinin iyileştirilmesi, üniversitelerde idari personelin yer değişikliği talebinin sağlanması ve alım gücünün yükseltilmesi, gelişmekte olan üniversiteler başta olmak üzere idari personelin akademisyenlere tanınan haklardan faydalandırılmalarının sağlanması, yargıya taşıdığımız doçentlik başvuru şartlarının değişmesi, eğitim çalışanlarının kamu görevlilerinin unvan yetki sorumluluk bazlı ücretlerinin yeniden değerlendirilmesi, öğretmenlerin adil ve sürdürülebilir bir yer değişikliği mekanizmasına kavuşması, şube müdürlerinin, şeflerin ve müfettişlerin sesine kulak verilmesi, öğretmenken şube müdürlüğü kadrolarına atananlara uzman ve başöğretmenlik için başvuruda bulunma hakkı verilmesi, müfettişlerin mali haklarında artış sağlanması, eğitim çalışanlarına yönelik şiddete karşı etkin ve caydırıcı düzenleme yapılması, ek ders esaslarının yeniden düzenlenmesi, birim ücretin artması, okulların bütçe sorununun çözüme kavuşturulması, öğretmen açığının kapatılması, yardımcı hizmetler sınıfı personelinin genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmesi, özlük haklarının iyileştirilmesi, ek göstergelerinde artışa gidilmesi, toplum vicdanında kabul görmeyen mülakatın kaldırılması, yönetici görevlendirme yönetmeliğinin değişmesi, proje okulları, öğretmen ve yöneticilerinin geleceği konusundaki belirsizliğin giderilmesi gibi mücadele etmemiz gereken konular var önümüzde.”
Sorun oluşturan değil çözüm üreten bir teşkilatız
Sorun oluşturan değil, çözüm üreten bir teşkilat olduklarını vurgulayarak konuşmasını sürdüren Yalçın, “Teşkilata zindelik, sahaya hareket katan, araştırmalar ve raporlarla, teşkilat buluşmaları ve sertifikalı eğitim programlarıyla, çalışma hayatı ve kadın konusundaki özgün duruşuyla geleceğe umut olan, yükümüzü paylaşan kadınlar komisyonumuza, bir yandan genç sendikacıları yetiştirmeye, bir yandan ‘Bir Bilenle Bilge Nesil’ projesiyle lise gençlerini ADEM öğrenci topluluğuyla üniversite gençlerini medeniyet değerlerimizle teçhiz etmeye devam eden Genç Memur-Senimize, çelik çekirdeği güçlendiren, öğretmenlerin, yöneticilerin mesleki gelişim ve motivasyonunu artıran Mehmet Akif İnan Vakfı (MAİV) Eğitim Akademimize teşekkür ediyoruz. Hepimizin birer engelli ve emekli adayı olduğu gerçeğini unutmadığımız bu yolda engelli komisyonlarımızda yeni bir yapılanmaya giderek illerdeki engelli komisyonlarını lağvediyor, Memur-Sen Genel Merkezi’nde ‘Engelli Koordinasyon Birimine’ dönüştürüyor; anı ve zamanı düşünen, yarını öteleyen bakış açısı yanlış bulan, yarını bugünden kuran, Emekli Memur-Sen’i örgütleyerek, örgütlenme hakkının mücadelesini önemsiyoruz. Organize kötülüğe karşı, iyiliğin örgütlenmiş hali olan teşkilatımız, 10 yıldır Millî Eğitim Bakanlığı ile birlikte yürüttüğü ‘İyilikte Yarışan Sınıflar Projesiyle’ yetimlerimize sıcak bir tebessüm olmayı sürdürüyor. Projemiz kapsamında şu ana kadar, 19 bin 397 okul, 70 bin 144 sınıfın desteğiyle 92 bin 778 yetim himaye edildi. Şimdi yeniden sahipsiz kalan yetimleri himaye etmek 25 bin yetim sayısını yakalayıp geçmek için teşkilatımızı hayırda yarışmaya davet ediyoruz” diye konuştu.
Teşkilat eğitimleriyle Akif İnan’ın ayak izlerini takip eden sendikacılar yetiştiriyoruz
Yalçın, birlerle başlayan mücadelede bir milyonu aştıklarını, heybetleriyle birlikte sorumluluklarının da büyüdüğünü dile getirdi. Bu sorumluluğu taşıyabilmek için omurgayı güçlendirmenin, çekirdeği çeliklemenin, üyeyi bilinçlendirme ve temsilciyi şuurlandırmanın önemine vurgu yapan Yalçın, “Bunun yolu teşkilat eğitimlerimizden geçiyor. Teşkilat eğitimlerimizi hem içerik hem de nitelik olarak her geçen gün daha da geliştiriyor, bilge sendikacı Akif İnan’ın ayak izlerini takip eden sendikacılar yetiştirmesi için vesile kılıyoruz. Afyon ve İstanbul’da 2 büyük teşkilat eğitimi gerçekleştirdik. Bundan sonraki hedefimiz bölge eğitim toplantıları ile hizmeti yakınlaştırmak, eğitimi yaygınlaştırmaktır. Eğitim ve Sosyal İşler ve Teşkilatlanma Sekretaryamız, Mehmet Akif İnan Vakfımız ile koordinasyon içerisinde hazırlıklarını yürütüyorlar. Mehmet Akif İnan Vakfımız, sendikal eğitimler konusunda hafıza biriktirdiğimiz ve uzmanlık oluşturduğumuz bir kurum olsun istiyoruz. MAİV Eğitim Akademisi’yle, şubelerimize destek kuvvet olarak kültürel faaliyetlerle, yükümüzden yük almaya devam edecek” dedi.
İşimiz zor olabilir ama biz hiçbir zaman kolay işlerin teşkilatı olmadık
“Durmak bir teşkilat için ölümdür. Gayret varsa bereket vardır, gayret yoksa hayret vardır” bilinciyle gayreti elden bırakmadıklarını belirten Yalçın konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Beklentiler çok, sorumluluklarımız çok, işiniz zor, diyorlar. İşi vaktinden çok olanlar olarak ‘ne zaman kolay oldu ki’ diyoruz. İşimiz zor olabilir, ama biz hiçbir zaman kolay işlerin teşkilatı olmadık. Gayreti elden bırakmayan, son 2 ay içinde 18 bin yeni üye yaparak 15 Mayıs’ta 450 bin üye sayısına ulaşma hedefimize odaklanan teşkilatımızın siz kıymetli lider kadrosunu yürekten tebrik ediyorum. Nice bariyerler, nice barikatlar, nice korkular, nice kaygıları aşarak geldik bugünlere. ‘Derdimiz çok büyük fakat umudumuz derdimizin boyutlarını aşacak büyüklüktedir’ diyor Akif İnan. Başarıyı rüyasını gören bulur, yolu umudu olan yürür. Şimdi ‘Yeni seferler yeni zaferler’ zamanı.”