Salih TEKİN/ERZURUM, – DOĞU Anadolu’nun en büyük sağlık merkezlerinden olan Erzurum Şehir Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’nde, 1 yılda bölgedeki 13 ilde erken doğumla dünyaya gelen 1896 prematüre bebek getirildi. Annelerinin bile kucağına almadan yenidoğan yoğun bakım çalışanlarına emanet edilen 500 ile 750 gram arasındaki prematüre bebekler, tedavi ve bakımlarının ardından ailelerine teslim edildi.
Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki illerde erken doğumla dünyaya gelen prematüre bebekler, Erzurum Şehir Hastanesi’nin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’nde 2 ve 3’üncü Düzey Yoğun Bakım ünitelerinde tedavi ediliyor. 1 profesör, 1 uzman, 3 asistan, 15 pratisyen ile 80 hemşire, 35 yardımcı personelin görev yaptığı ‘Yenidoğan Yoğun Bakım’da 13 ilden gelen prematüre bebekler, anne sevgisi ve şefkatiyle hayata bağlanıyor. Tedavi ve bakımlarının yanı sıra beslenme, banyo gibi ihtiyaçlarını da dikkatle yerine getiren sağlık çalışanları, durumlarına göre bebekleri anneleriyle buluşturuyor. Oldukça zorlu geçen tedavi ve bakım sürecinin ardından sağlık durumları normale dönen bebekler, ailelerine teslim edilip evlerine gönderiliyor.
‘BENİM ÇOCUĞUM DA PREMATÜRE DOĞDU’
Bir yılda 2’nci düzeyde 1131, 3’üncü düzeyde ise 765 prematüre bebeğin tedavi edildiği Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi çalışanları, görevlerini özveriyle yaptıklarını söylüyor. 2’nci düzeyin sorumlu hemşiresi 2 çocuk annesi Esra Özkal, 13 yıllık görevinin son 10 yılının yenidoğanda olduğunu söyledi. Yenidoğan bölümünü, başlangıçta tedirginlikle tercih ettiğini anlatan Özkal, “Yenidoğan, bizim için bir tutku. Bebeklere dokunmak çok özel bir duygu. Benim de iki çocuğum var. Anneliğin ne demek olduğunu burada daha iyi anladım. Benim çocuğum da prematüre doğdu. Buradaki hemşire arkadaşlarıma onu emanet ettim. Çok güzel bir şekilde tedavimizi olduk. Şimdi çok şükür iyi. Biz, annelere güven vererek çalışıyoruz. Annelerimiz bebeklerinden ayrılma kaygısı yaşadıkları için ekstra stresli oluyor. Biz önce bu stresi çözmeye çalışıyoruz. Hem bebeklere hem de annelere destek olmaya çalışıyoruz. Bunun ikisini de yaptığımız takdirde zaten güvenlerini kazanmış oluyoruz. Buradaki tüm çalışanlar olarak annelerin asla gözlerinin arkada kalmamasını istiyoruz. Bebeklere yürekten bakıyoruz” diye konuştu.
‘HERKES ÇOK EMEK VERİYOR’
Meslekte 29’uncu yılına giren 2 çocuk annesi Ümmügül Altunlu (49), yenidoğanda 18’inci senesini geçirdiğini söyledi. 13 yıldır yenidoğan yoğun bakımda 3’üncü düzey sorumlu hemşire olarak görev yaptığını ifade eden Altunlu, “Yenidoğana başladıktan sonra başka hiçbir yerde çalışmak istemedim. Burada tüm arkadaşlarım özverili bir şekilde çalışıyoruz. Herkes çok emek veriyor. Burada çalışan, hemşirelik hazzını alan başka bir yere gitmek istemiyor. Tayini çıkanlar da gittikleri yerde yine yenidoğanda çalışıyor. Yenidoğan hemşireliği, özel bir hemşirelik. Dikkat isteyen özveri ve titizlik isteyen bir hemşirelik grubu” diye konuştu.
‘BEBEKLER BİZE EMANET’
Doğumdan sonra yenidoğan ünitesine getirilen bebeklerin önce doktor kontrolünden geçirilip sağlık durumuna göre 2 ya da 3’üncü düzey bakım ünitelerine alındığını anlatan Altunlu, şunları söyledi:
“Bebekleri ilk karşılayan yenidoğan doktorları ve hemşireleri. Bebeğin sağlık durumuna göre tedavisini takibini yapıyoruz. Yenidoğan hemşireliğinde en önemli şey, gözlem. İyi bir gözlem yapman gerekiyor. Bebeği gözleyip, değişiklikleri fark edip en kısa sürede doktora iletiyoruz. 24 saat doktorlarımız yanımızda. Bebek annenin yanından alınıp yenidoğana getirildiğinde anneler büyük bir strese giriyor. Sadece anne ve baba değil, anneanne, babaanne, teyzeler hepsi büyük bir tedirginlik yaşıyorlar. Anne kendine gelir gelmez kendini iyi hissettiği ilk andan itibaren gelip bebeği görebiliyor. Anne ve baba bebeği gördükten sonra biraz rahatlıyorlar gerekli bilgiyi de doktorumuzdan aldıktan sonra rahatlıyorlar. Yenidoğanda yatan bebeklerin hayata tutunmaları için doktor olsun, hemşire olsun, personel olsun büyük özveri gösteriyor, emek harcıyoruz. Onların hayata tutunabilmeleri için her şeyi yapıyoruz. Onlar yenidoğana yattıktan sonra bize emanet oluyorlar. Anne ve babaların kesinlikle gözlerinin arkada kalmamasını istiyoruz.”