Terör kurbanı Onat Kutlar, ölümünün 29’uncu yılında belgeselle anıldı

Yiğit Can HELVACI-Mehmet ALA/İSTANBUL, (DHA) – 11 Ocak 1995’te terör saldırısı sonucu hayatını kaybeden şair, yazar ve sinema eleştirmeni Onat Kutlar, ölümünün 29’uncu yılında hayat hikayesini anlatan bir belgesel film gösterimiyle anıldı. Anma programında Kutlar’ın sinema yolculuğunu anlatan ‘Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri: Türk Sinemateki ve Onat Kutlar’ belgesel filmi basın gösterimi oldu. 42’nci İstanbul Film […]

Yiğit Can HELVACI-Mehmet ALA/İSTANBUL, (DHA) – 11 Ocak 1995’te terör saldırısı sonucu hayatını kaybeden şair, yazar ve sinema eleştirmeni Onat Kutlar, ölümünün 29’uncu yılında hayat hikayesini anlatan bir belgesel film gösterimiyle anıldı. Anma programında Kutlar’ın sinema yolculuğunu anlatan ‘Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri: Türk Sinemateki ve Onat Kutlar’ belgesel filmi basın gösterimi oldu. 42’nci İstanbul Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan film aynı zamanda Türk Sinematek Derneği’nin tarihini doğrudan tanıklarla anlatıyor. 

Türkiye’nin kültür tarihinde önemli bir yeri olan Onat Kutlar, 30 Aralık 1994 akşamı Taksim’deki The Marmara Oteli’nin kafesinde bombalı terör saldırısında ağır yaralanmıştı. Kutlar, 11 Ocak 1995’te ise tedavi gördüğü hastanede yaşam mücadelesini kaybetmişti. Ölümünün üzerinden 29 yıl geçen Onat Kutlar’ın anısına saygı amacıyla hazırlanan ‘Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri: Türk Sinemateki ve Onat Kutlar’ belgeselinin basın gösterimi yapıldı.

Kuruculuğunu ve başkanlığını yaptığı Türk Sinematek Derneği’nin tarihine de ışık tutan belgesel filminin yönetmen koltuğunda Kutlar ve Sinematek üzerine yüksek lisans tezi de bulunan Önder Esmer otururken filmin yapımcılığını ise Matthias Kyska üstlendi.

Belgeselde Mete Akalın, Cevat Çapan, Atilla Dorsay, Burçak Evren, Mustafa Göçmen, Ahmet Kutlar, Filiz Kutlar, Mazlum Kutlar, Onat Kutlar, Seza Kutlar Aksoy, Ali Özgentürk, Nijat Özön, Adnan Özyalçıner, Ömer Pekmez, Vecdi Sayar, Aydın Sayman, Giovanni Scognamillo, Ahmet Soner, Jak Şalom, Rekin Teksoy ve Hülya Uçansu gibi isimler Türk sinema tarihini değiştiren bu hikayeyi birinci ağızdan aktardı. 

DOCUMENTARIST 16. İstanbul Belgesel Günleri, 30. Adana Altın Koza Film Festivali, 2. Kocaeli Film Festivali, 34. Ankara Film Festivali gibi etkinliklerde de gösterime giren film, festival yolculuğuna Nürnberg’teki 28. Türkiye Almanya Film Festivali, 24. Frankfurt Türk Film Festivali ve 35. Münih Türk Film Günleri’yle devam edecek. Belgesel film, Kutlar’ın 29’uncu ölüm yıldönümü olan 11 Ocak’ta ise MUBI’de seyirciyle buluşacak.

DORSAY: UĞURSUZ BİR BOMBA ONU HAYATTAN KOPARDI

Sinema eleştirmeni, yazar ve gazeteci Atilla Dorsay, filmin basın gösteriminde yaptığı açıklamada “Onat Kutlar’ın hayatıyla ilgili bütün olup bitenleri bilmeme rağmen heyecanla ve duygusallıkla izledim. Filmin bazı sahnelerinde gözümden yaş geldi. Çünkü Türk sanatına ve kültürüne bu kadar katkıda bulunup da bu kadar hazin bir akıbetle hayatı sona eren nadir insanlardan biriydi. Olgunluk çağında daha çok şey verebilecek, üretebilecekken uğursuz bir bomba onu hayattan kopardı. Onat’ın ölüm haberi geldiğinde nasıl sarsıldığımı nasıl gideceğim yere gidemediğimi nasıl gözyaşlarına boğulduğumu çok iyi hatırlıyorum. Çok ani oldu. Bombadan sonra bir süre hayatta kaldı, birçok ünlü isimle hastane kapısında iyileşeceği umuduyla bekledik. Ama ne yazık ki kurtulamadı. Çok iyi bir yazardı. Yaşasaydı çok daha iyi hikaye kitapları yazabilirdi. Kendisinden çok şey feda etmiştir. Bir anlamda kendi kişisel başarısını, üretimini ve sonunda hayatını feda etti. Onun hayatını büyük bir dram olarak görüyorum. Bu film de bu dramın bütün acısını hissettirdi. Onun ölümü Tür sanatı için büyük bir kayıp oldu” dedi.

“TÜRK KÜLTÜRÜNÜN GELİŞMESİNDE SİNEMATEK’İN ÖNEMLİ KATKILARI OLDU”

Onat Kutlar’ın çok kolayca dost olabildiğini ve tok sesiyle girdiği ortamda kolayca hakimiyet kurabilme kabiliyeti olduğunu sözlerine ekleyen Dorsay, “Belgeseli hiç fena bulmadım. Onat üzerine yapılacak belgesellerin haddi hesabı yok. Bu filmin Onat hakkında bize verdiği genel kanı ve onun olağanüstü kişiliğine dair açılan kapıları yeterli buldum. Bu filmde de gayet iyi görüldüğü gibi Türk kültürünün gelişmesinde Sinematek’in önemli katkıları oldu. Bu filmde Onat’ın hiç bilmediğim kardeşini, oğlunu tanıdım. Eşi Filiz Hanım’ı gayet iyi tanıyorum. Aile hayatında başarılıydı. Filiz Hanım çok iyi bir eş oldu. Hayatının en mutlu dönemine giriyordu ama kader buna fırsat vermedi” ifadelerini kullandı.

ESMER: KUTLAR’I ARKADAŞIMIN ÇANTAMDA UNUTTUĞU İSHAK KİTABIYLA TANIDIM

Belgeselin ortaya çıkış hikayesini anlatan filmin yönetmeni Önder Esmer ise “Öğrenci olduğum yıllarda bir arkadaşımı tren garında beklemek üzereyken, arkadaşımın çantamda unuttuğu İshak kitabını görerek tanıdım Onat Kutlar’ı. Arkadaşımın gelişi gecikince kitabı okudum ve diğer yazarları da bu sayede öğrenmeye başladım. Bilge Karasu, Yusuf Atılgan, Sait Faik Abasıyanık neyse Onat Kutlar da benim için bir ada olarak uzakta bekliyordu. Bu olayın üzerinden 2 yıl geçtikten sonra kütüphanemde Halit Refiğ’in Ulusal Sinema Kavgamız adlı kitabını buldum. O gece yarısı Vefa’dan aldığım kitabı düşünerek bir merak saldı. Kitabı incelediğimde 1960’lı 70’li yıllardaki sinema kavgasından bahsediyordu. İlerleyen sayfalarda Türk Sinametek Derneği’nden ‘karşı taraf’ diye bahsedildiğini gördüm. Onat isimli bir gencin kendilerine karşı gelmesinden söz ediyordu. Ben de acaba bu Onat Kutlar olabilir mi diye konunun üzerine eğildim. Bu tesadüf beni sonrasında çok mutlu etti. Kitabın içinde kendimce seçtiğim taraf Halit Refiğ’ler değil de Onat Kutlar’dan seçtim. Bu belgeselin fikir aşaması böylece başladı. Filmin yapımı 4 yıl kadar sürdü. Bu benim aynı zamanda yüksek lisans tezimdi. Dönemin politik ve aktüel kaynaklarını inceledim. Ön görüşmeler sonrasında çekimlere başladık. Yurt içi ve yurt dışında hem Sinematek hem de Onat Kutlar’la ilgili taramalar yaptık. Birçok arkadaşım hiçbir karşılık beklemeden gönüllü olarak katkı da verdi ve filmi tamamladık” diye konuştu.  

KYSKA: ONAT KUTLAR VE SİNEMATEK HAKKINDAKİ İLK BELGESEL

Filmin yapımcısı Matthias Kyska da “Filmin festival yolculuğu geçen sene başladı. Nisan ayında İstanbul Film Festivali’nde prömiyer yaptı. Üç gösterim oldu ve tüm biletler tükendi. Atlas Sineması’nda ek gösterim konuldu. Ardından DOCUMENTARIST Film Festivali’nde gösterildi, sonbaharda ise Adana Film Festivali’nde yer aldı. Ankara Film Festivali’nde ise yarışma kategorisinde yer aldı. Bu gece itibariyle de MUBI’de gösterime girecek. Film, Almanya’da 3 festivale katılacak. Her üçüne de başvuru yaptık. Her festivalde genel olarak çok olumlu geri bildirimler aldık. Çünkü Onat Kutlar ve Sinematek hakkındaki ilk belgeseldi. O yüzden hem genç izleyiciler hem de o döneme tanıklık etmiş kişiler için güzel bir deneyim oldu” dedi.

DÜNYA SANAT FİLMLERİNİ TÜRK İZLEYİCİSİYLE BULUŞTURDU

Henüz 20’li yaşlarının başındayken yazdığı İshak adlı öykü kitabıyla TDK Öykü Ödülü’nü alan, 1961’de felsefe okumak için gittiği Fransa’da sinematekin kapısından girdiğinde ise sinemaya âşık olan Onat Kutlar, sinemaya olan tutkusunu keşfettikten sonra ülkesinin sinema kültürüne sağlam temeller atmak için bir ‘Türk Sinemateki’ kurmaya karar verir. Türk Sinematek Derneği birkaç yıl sonra, 1965’te Onat Kutlar ve aralarında Şakir Eczacıbaşı, Cevat Çapan, Semih Tuğrul, Hüseyin Baş, Tuncan Okan ve Sabahattin Eyüboğlu gibi isimlerin de yer aldığı bir grup aydın tarafından kurulur. Beklenenin üzerinde müthiş bir ilgi gören ve dünyanın dört bir yanından sanat filmlerini ilk kez Türkiye’deki sinema izleyicisiyle buluşturan Sinematek, sadece film göstermekle kalmaz, aynı zamanda entelektüel bir film kültürünün ortaya çıktığı ve yeni nesil sinemacıların, eleştirmenlerin, sinefillerin yetiştiği bir yer haline gelir. Kutlar’ın ‘O aşk, ateş ve anarşi günleri’ diye tarif ettiği 1968’in Türkiye’sinde kültürel değişimin mekânı olarak anılan Sinematek, çok geçmeden kendini Yeşilçam çevresiyle beklenmedik bir çatışmanın ortasında bulur.

ONAT KUTLAR HAKKINDA

1952’de çeşitli dergilerde çıkan şiir ve hikâyeleriyle tanınmaya başlayan Onat Kutlar, edebiyattaki özgün yerini ödül kazanan ‘İshak’ adlı öykü kitabıyla aldı. 1959 yılında yayınladığı ‘İshak’ adlı öykü kitabı ile 1960 yılında Türk Dil Kurumu ödülünü kazandı. 1965 yılında Türk Sinematek Derneği’ni ve Yeni Sinema dergisini kurdu. 1965-1976 yılları arasında, Türkiye’ye dünya sinemasının kapılarını açan Türk Sinematek Derneği’nin başkanlığını yaptı.

‘Yusuf ile Kenan’, ‘Hazal’ ve ‘Hakkâri’de Bir Mevsim’ adında üç tane senaryo yazdı ve çekilen filmlerle yurt dışı ve yurt içi festivallerde birçok ödül kazandı. 1975 yılında Polonya tarafından Kültür Madalyası ile ödüllendirildi. 1985 yılında Berlin Film Festivali’nde jüri üyeliği yaptı. İstanbul Film Festivali Düzenleme Kurulu’nda ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı İcra Kurulu’nda görev yaptı. 1978’de, Kültür Bakanlığı Sinema Yapım ve Gösterim Merkezi’nin kuruluş çalışmaları içinde yer aldı.

1989`da, İranlı şair Füruğ Ferruhzad’ın şiirlerinden bir seçmeyi Celal Hosrovşahi ile birlikte çevirerek Sonsuz Günbatımı adıyla yayımladı. Unutulmuş Kent adılı şiir kitabı 1996’da Fransa’da Rauyamont Vakfı tarafından yayınlandı. 1994 yılında Fransız hükümetince, “L’Ordre des Arts et des Lettres” ödülü verildi. Meydan, Yeni Sinema, Milliyet Sanat, Papirüs, Gösteri gibi dergilerde çıkan sinema yazılarını Sinema Bir Şenliktir’de bir araya getirdi. Cumhuriyet gazetesindeki yazıları ölümünden sonra Gündemdeki Konu (1995) ve Gündemdeki Sanatçı (1995) adlarıyla kitaplaştırıldı.

Exit mobile version