İSTANBUL, – İSTANBUL Kültür Üniversitesi (İKÜ) ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliği ile ‘MONDIACULT: Sürdürülebilir Kalkınmanın Lokomotifi Olarak Kültür’ Zirvesi düzenlendi. Somut ve somut olmayan kültürel mirasın korunmasına yönelik konuların ele alındığı zirvede konuşan Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu Başkanı ve yazar Prof. Dr. İskender Pala,”Her şeyden önce kültürün bir anlayış olarak insanların zihinlerine bilgi olarak yerleşmesi gerekiyor. Kültür dediğimiz şey önce bilginin, bilgiden sonra anlayışın, anlayıştan sonra medeniyetin kademeleridir.” dedi.
İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliği ile ‘MONDIACULT: Sürdürülebilir Kalkınmanın Lokomotifi Olarak Kültür’ Zirvesi düzenlendi. Üniversitenin Akıngüç Oditoryumu ve Sanat Merkezinde düzenlenen zirveye İKÜ Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Bahar Akıngüç Günver, Rektör Prof. Dr. Fadime Üney Yüksektepe, Rektör Yardımcısı ve İKÜ Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Burcu Yavuz Tiftikçigil, Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Gülce Oğrüç Ildız, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu Başkanı, Yazar ve İstanbul Kültür Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İskender Pala başta olmak üzere akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
PROF. DR. YAVUZ TİFTİKÇİGİL: SUÇ ORANLARINI DÜŞÜRÜR
Kültürel değerlerin gelecek kuşaklara aktarılmasının öneminden bahseden İstanbul Kültür Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İKÜ Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Burcu Yavuz Tiftikçigil, “Bu zirve, sürdürülebilir kalkınmanın ve üniversitenin sürdürülebilir kalkınmadaki rolünün anlatılması, benimsenmesi ve işaret edilmesi açısından çok önemli. Bu zirvede UNESCO Türkiye Milli Komitesi’yle bir araya geldik. Somut ve somut olmayan mirasın; dokunabildiğimiz ve dokunamadığımız kültürel değerlerimizin sürdürülebilir kalkınma açısından ne kadar önemli olduğunu daha derinlemesine anlamış olduk. Milli komisyonumuzun başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz hocamızın bahsettiği gibi; eğer biz kültürel değerlerimizi gelecek kuşaklara ve kendimize iyi aktarabilirsek suç oranlarını düşürür, toplumsal kaynaşmayı, birlik ve beraberliğimizi artırırız. İster istemez bu formlarda yetişmiş biri de sürdürülebilir kalkınmaya sahip çıkıyor. Burada UNESCO Türkiye Milli Komitesi çok önemli bir görev alıyor. Kendi kültürel mirasımıza dahil olacak doneleri, olguları ya da yerleşim yerlerini belirliyorlar. Her şey aynı olursa, kültürel farklılıklar, somut ve somut olmayan zenginlik olmazsa hayat zevksiz olur. Bu meseleyi eylem planlarıyla daha da büyütmemiz ve sahiplenmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
PROF. DR. OĞUZ: KÜLTÜR, MİRAS OLARAK KORUNMALI
Kültürün sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde yer alması gerektiğini söyleyen UNESCO Türkiye Millİ Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz, “Sürdürülebilir Kalkınma 2030 Hedefleri, 2015 yılında Birleşmiş Milletler’de (BM) kabul edildi. Türkiye’de bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için çalışıyor. Bu hedeflerden sadece 11’ncisi ‘Sürdürülebilir Şehirler ve Toplumlar’ başlığını taşıyor. Bunun alt dalında kültür bahsi geçiyor. Biz kültür çalışmaları yürütenler olarak diyoruz ki; kültür esas itibarıyla sürdürülebilir kalkınmanın lokomotifidir. Kültür bir kamu malıdır. Dolayısıyla bunun kalkınmadaki rolünün daha güçlü bir şekilde açıklanması, tanımlanması gerekiyor. Yani Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri 2030 yılında yeniden düzenlendiğinde kültürün, 17 amaca ek olarak sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde yer almasını istiyoruz. Kültür miras olarak korunmalı. Eğer somut miras ise bulunduğu yer ve mekanda restore ederek korunmalı. Yer altı miras da müzeye konulmalı ve depolanmalı. Somut olmayan kültürel miras ise toplumda kuşaktan kuşağa aktarılmalı, yaşaması sağlanmalı. Bu korumaları iyice tanımak ve anlamak gerekiyor” dedi.
‘KÜLTÜRÜ DİZİLERE VE FİLMLERE ÇOK GÜÇLÜ ENTEGRE ETMEMİZ LAZIM’
Kültürün kuşaktan kuşağa aktarılmasında sorun yaşadıklarını söyleyen Prof. Dr. Oğuz, “Kültürel mirasların bugün içinde bulunduğumuz dijitalleşme ve yapay zeka süreci gibi teknolojik gelişmeler için de ilham kaynağı haline gelmesi çok önemli. Bununla ilgili de bir UNESCO sözleşmesi var. Kültürü sadece kimliğimizin ve aidiyetimizin ulusal ve yerel düzeyde bir parçası olarak düşünmemeliyiz. Kültürün aynı zamanda dünyanın ve uluslararası toplumun hep birlikte kalkınması için bir motivasyon unsuru, ilham kaynağı ve yararlanma alanı olduğunu düşünüyoruz. Çok zengin bir kültürel mirasımız var bunu hem kalkınma için kullanmıyoruz hem de kentsel değişim ve dönüşüm nedeniyle kuşaktan kuşağa aktarma sorunları yaşıyoruz. Kültürü eğitim sistemimize, dijitalleşme alanlarına, dizilere ve filmlere çok güçlü entegre etmemiz lazım. Mesela herhangi bir dizi de şunu görmeliyiz; iki arkadaş birbirine ‘hadi bugün Karagöz ile Hacivat oyun perdesine gidelim’ diyebilmeli. Böyle şeyler sektörde de teşvik edici olmalı. Toplumun tamamı kültürden yararlanmayı, onun farkına varmayı öğrenmeli ki kültür yaşayabilsin, esin kaynağı olabilsin ve sürdürülebilir kalkınmaya destek olabilsin” diye konuştu.
‘BİLİMSEL ÇALIŞMALARLA ÜNİVERSİTELERİMİZİ BULUŞTURUYORUZ’
Hemen hemen bütün üniversitelerle toplantılar yaptıklarını söyleyen Prof. DR. Oğuz, şunları ekledi:
“Öncelikle UNESCO Türkiye Milli Komisyonu olarak üniversitelerimizle UNESCO konularında çok değerli bilimsel çalışmalar var. Bu bilimsel çalışmalarla üniversitelerimizi buluşturmak gibi bir misyonumuz var. Bu misyon çerçevesinde bütün üniversitelerimizle buluşabileceğimiz toplantılar yapıyoruz. Buradaki bu toplantımıza özel husus ise MONDIACULT şeklinde UNESCO’da yürütülen kültürün, sürdürülebilir kalkınmanın yeni amaçlarından biri olması süreçlerini Türkiye olarak nasıl değerlendiriyoruz? Akademik dünyada bu konuya nasıl bakılıyor? şeklinde bir ulusal değerlendirme yapıyoruz. İstanbul Kültür Üniversitesi bu toplantıya ev sahipliği yaptı. Biz de milli komisyon olarak ilgili ihtisas komitelerimizle somut ve somut olmayan kültürel miras komiteleri ile katkı vermeye çalışıyoruz.”
PROF. DR. PALA: KÜLTÜR HERKESE LAZIM
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu Başkanı, yazar ve İstanbul Kültür Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İskender Pala, “Adında kültür olan bir kurumun çatısı altında kültürel kalkınma ve sürdürülebilirlik konuşuluyor. Dolayısıyla böyle bir alanın doğru adreste tartışılması, yeni fikirler üretilmesi, geleceğe yönelik birtakım projelerin yönlendirilmesi ve anlamlandırılması çok manidar. Her şeyden önce kültürün bir anlayış olarak insanların zihinlerine bilgi olarak yerleşmesi gerekiyor. Kültür dediğimiz şey önce bilginin, bilgiden sonra anlayışın, anlayıştan sonra medeniyetin kademeleridir. Biz bir kültürün içine doğmayız, bir kültürle beraber de doğmayız, bir kültürün özümsemesini yaparız. Çocukluktan itibaren yaşımız ilerledikçe bize kadar biriktirilen bütün geleneğin her türlü anlamlandırmanın kültür olarak bizde kodlanması gerekiyor. O kodlandırmadan sonradır ki kültürün yaygınlaşması, herkes tarafından eşit derece kullanılabilmesi ve zihniyet haline dönüşmesi bir medeniyeti oluşturur. Medeniyetin oluşması için önce bilginin üretilmesi lazım, bilgi üretildikten sonra bilginin kültür haline gelmesi yani yaygınlaşması lazım. Yaygınlaştıktan sonra ise onun üzerinden estetik boyutlar, sanat eserleri üretilmesi lazım ki medeniyet olabilsin. Bu açıdan kültür herkese lazım” dedi.