İstanbul Kadıköy Sanatçılar Sokağı olarak anılan Ali SUAVİ Sokağa girince sizi sağlı sollu bir resim ve karikatür sergisi karşılar.
Bazan geniş ve yüksek vitrinli yola bakan atölyesinde, bazanda sokakta büyük bir ciddiyetle şovalesinin üzerinde yağlıboya bir tablo çalışan yada karşısındaki modele bakarak portre bir karikatür çizen
Ressam Rüstem YILMAZ bu sokağın ayrıcalıklı ve belirleyici simgesi, sembolüdür.
Sanatçı, kişiliğini ve sanatının öyküsünü yaşamının bir parçası olarak, yapılan her eserin içinde toplum hayatının kendisinde bıraktığı duygu ve düşüncelerin bir aktarımı olarak görüyor.
“Resmi seviyor olmak yetmiyor, resimle birlikte yaşıyor olmak sanatçının nefesi gibi…”
Diye devam ediyor.
Resim insanı kendine döndüren, sorgulayan ve bunu toplumla paylaşan ruhsal ifade gücünü tuval üzerine yansıtabilme becerisi…
Ressam olmak yada sanatçı olmak için insanın aileden, geçmişten birinin yeteneğinin size geçmesi gibi durum bana göre çok güçlü bir etken değildir.
Çünkü sevmek, yetenekten daha güçlüdür.
Seviyor kalabilmek dahada güçlüdür.
Sanat yetenek ve bilgi üstü farklı bir ruhla buluşmaktır.
Bu ruha sahip olabilmek için emek-bedel ödemek gerekiyor.
Bu bedel parmak izi gibi herkeste farklı.
Bu olguyu sanatsal frekansta taşımak toplumla kendi aranda sıkışmış bir dengedir.
Kısaca resim ne çizdiğinde değil, nasıl çizdiğinle ilgilenir.
Yaşamak gibi…
20 yıldır İstanbul’u Pegasus, Burak, Tulpar atları, yaratılış ve türeyişin anne, sevgili ve eş kadınlarını; binlerce insanın ölümsüz portre, karakalem ve çizgi anlarını, hatta bir keresinde bir evlenme teklifini şahitler ve sokaktan geçen insanların alkışları arasında geleceğe ve sonsuzluğa taşıyan; onlarca, belki yüzlerce öğrenci yetiştiren sanatçıya Anadolu’dan selam olsun diyoruz.