“Gözyaşı kanalı tıkanıklığı gözde enfeksiyona neden olabilir”  

ANKARA, (DHA)- Gözyaşı sayesinde, gözümüzde biriken toz ve kirin gözyaşı kanalından buruna aktığını söyleyen Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Emine Malkoç Şen, “Gözyaşı kanalı tıkandığında gözyaşı kesesi içinde üreyen mikroorganizmalar ve bunların artıkları birikerek enfeksiyona neden olabilir. Enfeksiyon, aşırı sulanma ile birlikte sarı-yeşil çapaklanma, gözlerde kızarma ve kapaklarda şişliğe yol açar” dedi.  Gözyaşı boşaltım sisteminin üstte […]

ANKARA, (DHA)- Gözyaşı sayesinde, gözümüzde biriken toz ve kirin gözyaşı kanalından buruna aktığını söyleyen Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Emine Malkoç Şen, “Gözyaşı kanalı tıkandığında gözyaşı kesesi içinde üreyen mikroorganizmalar ve bunların artıkları birikerek enfeksiyona neden olabilir. Enfeksiyon, aşırı sulanma ile birlikte sarı-yeşil çapaklanma, gözlerde kızarma ve kapaklarda şişliğe yol açar” dedi. 

Gözyaşı boşaltım sisteminin üstte ve altta punktum denilen başlangıç giriş deliği ile başlayan, incecik bir boru sistemi ve gözyaşı kesesi ile devam eden, ardından gözyaşı kanal sisteminden buruna açılarak son bulan bir yol izlediğini ifade eden Dünyagöz Hastanesi Ankara doktorlarından Prof. Dr. Emine Malkoç Şen, “Bu sistemin herhangi bir noktasında tıkanıklık gelişebilmekte ve sulanma görülebilmektedir. Tıkanıklıklar genelde gözyaşı kanalı denilen boru sisteminde oluşmaktadır” diye konuştu. 

“GÖZLERDE KIZARMA VE KAPAKLARDA ŞİŞLİK OLUŞUMUNA YOL AÇABİLİR” 

Gözyaşı boşaltım sisteminin başlangıç kısmı olan punktum ve kanalikül sisteminde tıkanmalar meydana gelebildiğini belirten Prof. Dr. Şen, “Göz tansiyonu damlalarının uzun süreli kullanımı, bazı kanser ilaçları, radyoaktif iyot tedavileri, kimyasal yaralanmalar ve viral enfeksiyonlar sebebiyle oluşabilen tıkanmalar sonucu gözyaşı, göz kapaklarının kenarlarından dışarıya doğru akar bu da gözlerde sulanmaya sebep olur. Daha aşağı seviyede tıkanıklık olduğunda ise sürekli devam eden sulanmayla birlikte, gözyaşı kesesi içinde üreyen mikroorganizmalar ve bunların artıkları birikerek enfeksiyon, sarı-yeşil çapaklanma, gözlerde kızarma ve kapaklarda şişlik oluşumuna yol açabilir. Tüm bunlar hastanın görmesini ve günlük hayatını olumsuz etkiler. Tedavinin zamanında yapılmaması durumunda, yanağa doğru akan gözyaşının sürekli tülbent, başörtüsü veya mendille silinmesi kapak dokularını gevşeterek kapakların sarkmasına, akabinde sulanmanın artmasına neden olur. Bu durumda sadece kanal tıkanıklığını tedavi etmek yetmez, aynı zamanda kapakların düzeltilmesi ameliyatı da gerekebilir” ifadelerini kullandı. 

“TIKANIKLIĞIN SEVİYESİ TESPİT EDİLMELİ” 

Gözyaşı kanal sisteminde meydana gelen tıkanıklığın tedavi edilmesinde ilk aşamanın, sistemin neresinde ve hangi seviyede tıkanıklık gerçekleştiğinin belirlenmesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Şen, “Bunun için lavaj yöntemini uygulayarak gözyaşı kanalına bir sıvı gönderiyoruz. Tanıda nadiren başka ek testler ve görüntüleme yöntemleri de gerekebiliyor. Tümör şüphesi varlığında, burun içi cerrahisi ya da travma sonucu görülen sulanmalarda bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans (MR) görüntüleme tetkiklerine başvurulabiliyoruz” dedi. 

ÇOCUK VE YETİŞKİN TEDAVİLERİ FARKLI 

Bu hastalığın varlığı ve seviyesi tespit edildikten sonra doğru tedavi yönteminin belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Şen, “Çocuklarda doğuştan gelen gözyaşı kanal tıkanıklığının tedavisi ile yetişkinlerdekinin tedavisi farklıdır. Yetişkinlerde tedavi cerrahidir. Günümüzde en sık kullanılan cerrahi yöntem, burunda küçük bir pencere açılıp yeni bir kanal oluşturulmasıdır” diye konuştu. 

Exit mobile version