Eda KOÇ/ANKARA, – ANAYASA Mahkemesi (AYM), iş yerinde yaşandığını iddia ettiği adaletsizlikler üzerine yöneticilerine “Yuh olup gitmenizden korkarım” ifadelerinin yer aldığı e-posta gönderen işçi Erol E.’nin (53), tazminatsız iş akdinin sonlandırılmasını ifade özgürlüğünün ihlali saydı. AYM, başvurucuya 30 bin TL manevi tazminat ödenmesine de hükmetti.
Bir elektrik üretim şirketinde 19 yıldır mekanik işçisi olarak çalışan Erol E., özverili çalışmasına rağmen terfi ettirilmemesi üzerine iş yerinde yaşandığını iddia ettiği adaletsizliklere tepki amacıyla, şirket yöneticilerine e-posta gönderdi. Erol E., “Tebbet Suresi’nde adı geçen Ebu Leheb misali yuh olup gitmenizden korkarım” ifadelerinin de yer aldığı e-posta mesajının ardından tazminatsız işten çıkarıldı. Erol E., iş akdinin haksız feshedildiğini belirterek, kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesi talebiyle Nazilli 1’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı. Yerel mahkeme, e-postanın eleştiri sınırlarını aştığı, ifadenin çirkin olması ve hakaret içermesi nedeniyle eleştiri sınırının üstünde kaldığı gerekçesiyle iş akdi feshinin haklı olduğuna hükmederek, kıdem ve ihbar tazminatı talebini de reddetti.
Erol E., kararı İstinaf Mahkemesi’ne taşıdı. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9’uncu Hukuk Dairesi de kararı onadı. Bunun üzerine işçi, AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. Dosyayı inceleyen AYM, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vererek, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Nazilli 1’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine hükmetti. Mahkeme ayrıca başvurucuya 30 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
‘ELEŞTİRİ MAHİYETİNDE İFADELER OLDUĞU AÇIKTIR’
Mahkemenin kararında, başvurucunun işverene gönderdiği e-postadaki ifadelerin kurumsal eleştiri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek şöyle denildi:
“Somut olayda başvurucunun sözleri kaba olarak kabul edilse bile yargı mercileri tarafından bu sözlerin iş akdinin feshini haklı kılacak boyuta ne şekilde ulaştığı gösterilememiştir. E-posta içeriği incelendiğinde başvurucu, işverenin kişilere ve topluma yararlı çok sayıda faaliyette bulunduğunu ifade ettikten sonra kendisinin de bir parçası olduğu kurumun işleyişini eleştirmektedir. Bu bağlamda kullanılan sözlerin muhataplarının şahsına sarf edilmiş hakaret içerikli ifadeler değil, kurumsal işleyişe ilişkin değer yargısı içeren eleştiri mahiyetinde ifadeler olduğu açıktır.”
‘AMACI HAKARET DEĞİL’
Kararda, başvurucunun söz konusu ifadeleri alenen değil, yalnızca ilgili kişilere e-posta yoluyla aktardığı ve bu durumun infial etkisini azalttığı belirtilerek, “Başvurucu, sıralı amirlerine yaşadığı sorunları iletmesine karşın sonuç alamaması nedeniyle haklı fesih nedeni olarak kabul edilen ifadeleri içeren e-postayı gönderdiğini belirtmektedir. İşverenin başvurucunun kullandığı sözleri kaba ve rahatsız edici bulduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, başvurucunun değer yargısı niteliği taşıyan bu ifadeleri kullanmasındaki temel amacın işverenlere yönelik bir hakaret değil, uğradığı haksızlıklar hususunda farkındalık yaratmak olduğu ve başvurucunun bunları kurum işleyişini nitelemek için kullandığı anlaşılmaktadır” denildi.
Kararda, derece mahkemelerinin ‘Fesih son çare olmalıdır’ ilkesini göz ardı ettiği de vurgulanarak, “Son çare olduğu gösterilmeden feshin haklı nedene dayandığı kabulüyle temel hak ve özgürlüklerini kullanan işçilerin sözleşmelerinin feshedilmesi ve buna bağlı olarak tazminattan yoksun bırakılmaları, söz konusu işçiler ve diğerleri üzerinde caydırıcı bir etkiye neden olacaktır” ifadeleri kullanıldı.